Please use this identifier to cite or link to this item: http://hdl.handle.net/11547/2296
Title: CATHOLICISM AS AN OBSTACLE, OR FOSTERING FEMINISM IN THE TWENTY-FIRST CENTURY
Authors: Panaioli, Paolo
Keywords: Feminizm
Katolizm
Annelik
Ic Huzursuzluk
Patriarchal
Trascendent
Ontoloji
Meryem Ana
Periferi
Empati
Birey
Insan Servis
Globalleşme
Metalaşması
Atık
Postmodernizm
Vücut
Ruh
Yeni Hümanizm
Feminism
Catholicism
Motherhood
Restlessness
Patriarchal
Transcendent Ontology
Virgin Mary
Periphery
Empathy
Service
Individual
Person
Globalization
Commodification
Waste
Postmodernism
Body
Spirit
New Humanism
Issue Date: 2017
Publisher: ISTANBUL AYDIN UNIVERSITY INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES
Abstract: Tezim , özellikle gelişmiş batı ülkelerinde toplumsal,kültürel, dini ve duygusal bakimdan insana saygının kaybolmak üzere olduğu günümüz kuşağına ve gelecek kuşaklara yöneliktir. Tezin konusunun seçiminde modern çağımızın, kadının kilit rol oynadığı aile kavramına saldırılışına şahit olması etkin bir rol oynamıştır. Görüşüme göre kadın , medeni toplumuzu oluşturan taşları bir arada tutar. “Sanal gerçek, gerçeğin yerini almış, harita da yerin kendisi olmuştur”, Boudrillard’a göre. Tarih artik G.B.Vito ‘un ” verum ipsum factum” a bağlı olmaktan çıkıp Nitzche’nin öncesinde başlattiğı ve bizim post-modern çağimıza kadar devam eden “ gerçeğin yorumuna” dayanmıştır. Bugün hala batı düşüncesinde etkisini sürdüren 16.yy ‘in Cartesio’nun “res cogitans “ ve “res extensa”arasındaki ayrımı nesnenin özne üzerinde ve vücudun ruhun üzerinde tutulmasını en uç sonuçlara taşımıştır.Nesnelerin prodüksüyonunun ve reprodüksüyonunun global modern dünyanın refahı icin gerekli idoller oldugu bir toplumda nesnelestirmenin ve vucudun ticaretinin tamamına erdigi bir noktaya vardık. Bu durumda, bireyin refahı toplumsal refahın üstünde olup, özellikle kadınlar arasinda yaygın olan “vücud benim, istediğim gibi onu yönetirim” sloganı,edebiyat, medya ve hatta politikada sayısız konuda yer almıştır. Zenginlik üretmeyen herşeye karşı “ kayıtsız kalmanın globalleşmesine” şahit olmaktayız. Zamanımızda, bireylerin arzularının haklarıyla aynı statüste olduğu izlenimini veren “ ortak düşünce” ya da “ zayıf düşünce” ideolojisine karşi duracak hiçbirşeyin olmadığı adeta gözükmektedir. Tezimde, insanlığı tamamıyle düşünce özgürlüğünden yoksun bir kalabaliğa dönüştürmeye çalışan dünyanın ruh yapısına( mantığına) uygun ve sadece şahsi tercihlere bağlı bir kültüre götüren bu ideolojiyi tartişmak isterim. Daha da ötesi bu ruh durumu insanlığa çok tehlikeli bir teklif sunmakta, herkesin kişisel zevkine göre düşünmesini önermektedir, yani:” Beğendigim şeye inanırım ve sonucuna göre hareket ederim” ( kisisel arzularim dogrultusunda , istediğimi yaparim). Öncelikle insanoğlunun objettivitesine bağli olan bu bireysel düşünme şekli toplumumuza giren en tehlikeli bölücü ögelerden biridir. Nitekim Post Modern Batıda ikili ilişkilerin çöktüğü , insanların, özellikle de kadınların varoluşsal problemlerini çözmede yalniz bırakıldığı“ kayıtsızlığın globalleşmesi” ne doğru sürüklendiğini görmekteyiz. 1970’ li yillardan itibaren de feminist laik akımları“ anne-eş” ve “ evin meleği” ( Virginia Woolf un “Sadece kendisi için bir oda” adındaki kitabında da yazdığı üzere)gibi çeşitli kilişeleşmiş sözlerden tamamıyle farklı kadın rollerini savunmaya başlamişlar ve kadın vücudunu ve cinselliğini şeytanlaştıran kiliseyi de misogyny ile suçlayarak saldırıya geçmişlerdir. Nitekim uzun bir dönem boyunca , feminizm kaynaklarını çalışan araştırmacılar, yahudi-hıristiyan kültürünü, kadının ilerlemesindeki en büyük engel olarak görmüşlerdir.Tabiki yahudi- hıristiyan kültürünün baslangıcından modern zamanlara dek uygulanışında , kadın ve erkek arasındaki ilişki ataerkil bir ilişki olmustur. Bu durum Kutsal Kitabın maskilist yorumları tarafindan savunulmuş ve mazur görülmüş, dolayisıyla da yuzyıllar boyunca kadını ilişkilerde ikinci siraya atarak ,çoğu zaman da erkeklerin gözünde hizmette bulunan kişi durumuna almıştır. Bu durum çerçevesinde , laik feminizm akımları İtalya ‘yı Papa ya itaat ettiği için,İnsanoğlunun rahme düştüğü ilk anından itibaren saygınlığını korumada ve doğal ailenin savunulmasında Kilise Öğretilerine uyduğu icin Avrupa’nin en antifeminist ülkelerinden biri olarak görürler. Bu nedenle, ortak düşünce fikrinin sözde liberal bireyselligi son yillarda Avrupa’da kimi insanlari red edebilme ve toplumdan atma düşüncesine vakıf bir toplumu yetiştirmeye başladi. Bu düşünce toplumun hayat damarı olarak düşünülmesi gereken ve anne, baba ve cocuklardan olusan geleneksel aile kavramina da zarar vermektedir. Araştırmalarımın önemi okuyucuya , toplumuzda baskın olan ortak fikir düşüncesinden farklı bir bakış açısı sunmaktır. Bu bakış açısı kadının fiziksel ve zihinsel bütünlüğünün yani vücud ve ruh olarak tamamiyla yeniden değerlendirilerek ileriye gidişinde yaninda olan, onu kalkindiran bir bakış açisıdir. Tezim katolizmin amacı olarak kadını erkeklerin karşisina almadan, feminizm kelimesinin var olma sebebini ortadan kaldıracak şekilde Yeni bir Hümanizm yaratmak amacı ile kadını erkeğin yanına koyar ve insanoğlunun toplumun tüm kademelerinde kutsallığınıi anlatır. Bu sonuca ulaşmak icin şu noktaların üzerinde durdum: 1) İsa nın doğumundan önceki yahudi- yunan- roma kültürlerinde kadının saygınlığını olumsuz açıdan etkileyen tarihi- edebi faktorlerin analizi. 2) Kadınlara dair durumlarda Katolik kilisesinin işleyişini değerlendirmek için gösterilen ve tek bir eser olarak düşünülen Kutsal Kitabin çesştli yorumları. 3) 20.yy katolik feminizmini etkileyen ve Incil’de kilit rolündeki bazı kadın figurlerinin analizi 4) Eserleriyle ve yaşamlarıyla batı toplumlarında büyük gelişmeleri desteklemiş olan ve modern feminizm üzerinde önemli derecede etkileri olan bazı katolik kadın figurlerinin analizi. 5) Katolik Kilisesinin kadinlara yönelik büyük degişikliklerini yarım yüzyıl öncesinden haberdar eden 20.yy in yarısının yahudi-katolik yazar ve filosofu Edith Stein’in başlıca eserlerinin çalişılması. 6) Kadinın annelik hislerinin ve empatiye yatkınlığının degerlendirilmesinin yapılması. 7) Kadının saygınlığının yüceltilmesinde postmodern zamanımızın belli başlı ideolojik engellerinin analizi. 8) Çeşitli çağdaş yazarların vücud ve ruh arasindaki ilişki üzerine çalişmaları. 9) Radikal Femminizm ve Yeni Femminizm’de birey ve insan kavramlari. 10) İki Postmodern yazar Irigaray ve Kristiva, eserlerinde ( Meryem'in Gizemi ve Stabat Mater) toplumumuzda kadının rolünün Meryem Ana figürü ile ilgisini analiz ederler. 11) Katolik feminen teoloji ve kadınların Katolik Kilisesinde daha fazla rol almasi yönünden gelecek. 12) İntegrasyonun feminizmi ve Yeni Humanizm.
URI: http://hdl.handle.net/11547/2296
Appears in Collections:Tezler -- Thesis

Files in This Item:
File Description SizeFormat 
490613.pdf4.16 MBAdobe PDFThumbnail
View/Open


Items in DSpace are protected by copyright, with all rights reserved, unless otherwise indicated.